ITALYA’nın Lecce şehrinde düzenlenen “Avrupa Biyoteknoloji Kongresi”ne davetli konuşmacı ve oturum başkanı olarak katıldı.
Üniversitemiz Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haydar BAĞIŞ, 15-18 Mayıs 2014 tarihleri arasında İTALYA’nın Lecce şehrinde düzenlenen “Avrupa Biyoteknoloji Kongresi”ne davetli konuşmacı ve oturum başkanı olarak katıldı.
Prof. Dr. Haydar BAĞIŞ, kongrede “Production of recombinant therapeutic proteins in the milk of transgenic animals” başlıklı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Transgenik farelerin sütlerinde hücrelerin kontrolsüz bölünmesini önleyen ve özellikle kanser tedavisinde kullanılan insana ait ‘interferon gamma’ isimli bir protein ürettiklerini ve “Türk malı buzul ayısı” adı verilen donmaya dirençli fare geliştirdiklerini anlatan Prof. Dr. BAĞIŞ, genetik yapılarında yabancı rekombinant DNA parçası taşıyan hayvanlar olarak tanımlanan “transgenik” hayvanların üretim tekniklerinin gelişmesiyle birlikte biyoloji, tıp ve veterinerlik alanındaki araştırmaların hız kazandığını söyledi. Çeşitli rekombinant proteinleri meme bezlerinde sentezleyen transgenik hayvanlara “Biyoreaktörler veya Bacasız İlaç Fabrikaları” adı verdiklerini de belirten BAĞIŞ, Türkiye’deki ilk transgenik fare eldesi çalışmalarının 1990 yılında kendisinin başkanlığındaki bir ekip tarafından yapıldığını ifade etti. Bu çalışmalarda insan büyüme hormonu geni, İnsan Hepatit B Virus Geni ve “Türk Malı Buzul Ayısı” adını taşıyan donmaya dayanıklı transgenik farelerin kendi ekibi tarafından elde edildiğine değindi. Bu tür proteinlerin üretimi için çok farklı sistemlerin kullanıldığını dile getiren Prof. Dr. BAĞIŞ, TÜBİTAK destekli çalışmalarında Türkiye’de ilk, dünyada ise yalnızca bir laboratuvarın yapabildiği önemli bir başarıya imza attıklarını kaydetti.
Prof. Dr. Haydar BAĞIŞ, sözlerini şöyle tamamladı: “1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan Nemrut Dağı Adıyaman’da bulunmaktadır. Dünyanın en yüksek açıkhava müzesi olarak da adlandırılan Nemrut Dağı, yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri ve metrelerce uzunluktaki kitabelerinin yanı sıra dünyanın en muhteşem gün doğumu ve gün batışının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Bu bakımdan Dünya’da yaşayan herkesin mutlaka görmesi gereken eşsiz bir yerdir. Oturuma iştirak eden bütün bilim insanlarını Adıyaman’da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağım.”